6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda Zamanaşımı Süreleri
Kasım 2020, ERDEMİR&ÖZMEN AVUKATLIK ORTAKLIĞI6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda Zamanaşımı Süreleri
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) kapsamında, hak ve alacakların zamanaşımına uğramasına ilişkin süre sınırlandırmalarına yer verilmiştir. TBK hükümleri uyarınca, aksine bir düzenleme olmadığı müddetçe her alacak 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Fakat bazı alacaklarda bu süreler değişkenlik gösterebilmektedir. Bununla beraber, her ne kadar yasalarda zamanaşımı kavramının net bir tanımı yapılmasa da, doktrinde birtakım görüşler mevcuttur. Buna göre genel anlamıyla zamanaşımı; bir hakkın kazanılmasında ve kaybedilmesinde yasalarca düzenlenen sürelerin sona ermesi anlamını taşımaktadır.
İşbu bilgi notunda, TBK kapsamında zamanaşımına ilişkin hükümler ve zamanaşımına ilişkin süreler ayrı başlıklar altında incelenecektir.
Haksız Fiilden Doğan Borç İlişkilerinde Zamanaşımı Süresi
TBK’nın 72. maddesinde tazminat istemine ilişkin zamanaşımı düzenlenmiş ve tazminat isteminin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır.
TBK md. 72 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.”
Rücu İsteminde Zamanaşımı Süresi
TBK’nın 73. maddesinde rücu istemine ilişkin zamanaşımı düzenlenmiş ve rücu isteminin, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır.
TBK md. 73 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.”
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkilerinde Zamanaşımı Süresi
TBK’nın 82. maddesinde sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerinde zamanaşımı düzenlenmiş ve sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkının, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır.
Belirtmek gerekir ki; zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.
TBK md. 82 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.”
Zamanaşımına İlişkin Süreler ve Diğer Düzenlemeler
TBK’nın 146. maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak kanunda aksi düzenlemeler de mevcuttur. Nitekim TBK’nın 146. maddesinde bazı alacaklar için beş yıllık zamanaşımının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu kapsamda; on yıllık zamanaşımını düzenleyen TBK md. 146 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.”
Bununla beraber, TBK md. 147 hükmü uyarınca aşağıdaki alacaklar beş yıllık zamanaşımına tabidir;
“Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.”
Önemle belirtmek gerekir ki; sürelerin kesinliğini düzenleyen TBK md. 148 hükmü uyarınca zamanaşımı süreleri kesindir ve sözleşme ile değiştirilemez. Zamanaşımının başlangıcına ilişkin düzenleme ise TBK md. 149 hükmünde ele alınmıştır.
Bu kapsamda, zamanaşımının başlangıcına ilişkin hükümler TBK md. 149’da düzenleme bulmaktadır;
“Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.
Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.”
Zamanaşımına ilişkin sürelerin hesaplanması ise TBK md. 151 hükmünde düzenleme bulmuştur. Bu düzenleme uyarınca; süreler hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve zamanaşımı ancak sürenin son günü de hak kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımına ilişkin sürelerin hesaplanmasını düzenleyen TBK md. 151 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Süreler hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve zamanaşımı ancak sürenin son günü de hak kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında da, borçların ifasındaki sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.”
Önemle belirtmek gerekir ki, TBK md. 152 hükmü uyarınca; asıl alacak zamanaşımına uğradığında, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olacaktır.
Buna binaen, bağlı alacaklarda zamanaşımını düzenleyen TBK md. 152 hükmü ise şu şekildedir;
“Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.”
Buna ek olarak, bazı hallerde zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur. Bazı hallerde ise zamanaşımının kesilmesi söz konusudur.
Bazı hallerde ise zamanaşımı işlemez, işlemeye başlamışsa da durur. Bu halle TBK’da maddeler halinde sayılmıştır.
Zamanaşımının durmasına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı TBK md. 153 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur:
1. Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan alacakları için.
2. Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları için.
3. Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için.
4. Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için.
5. Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece.
6. Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece.
7. Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece. Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür.”
Zamanaşımının kesilmesine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı TBK md. 154 hükmü ise aşağıdaki şekildedir;
“Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.”
TBK md. 156 hükmü uyarınca; zaman aşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlayacaktır.
Ayrıca, zamanaşımından önceden feragat edilemez. Müteselsil borçlulardan birinin feragat etmiş olması, diğerlerine karşı ileri sürülemez ve bölünemez bir borcun borçlularından birinin feragat etmiş olması durumunda da aynı hüküm uygulanır. Asıl borçlunun feragati de kefile karşı ileri sürülemez.
Zamanaşımından feragate ilişkin düzenlemenin yer aldığı TBK md. 160 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Zamanaşımından önceden feragat edilemez.
Müteselsil borçlulardan birinin feragat etmiş olması, diğerlerine karşı ileri sürülemez.
Bölünemez bir borcun borçlularından birinin feragat etmiş olması durumunda da aynı hüküm uygulanır.
Asıl borçlunun feragati de kefile karşı ileri sürülemez.”
Önemle belirtmek gerekir ki, zamanaşımına ilişkin itirazlar taraflarca ileri sürülmedikçe hakim bu durumu kendiliğinden değerlendiremez.
Zamanaşımının ileri sürülmesine ilişkin hüküm ise TBK md. 161’de düzenlenmiştir;
“Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz.”
Ayıptan Sorumluluk Hallerinde Zamanaşımı Süresi
TBK’nın 231. maddesinde ayıptan sorumluluk hallerinde zamanaşımı süresi düzenlenmiş olup, madde hükmü uyarınca; satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.
Bununla beraber satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.
Taşınmaz Satışında Zamanaşımı Süresi
TBK md. 244 hükmünde; aksine sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcının, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
Aynı maddenin 2. fıkrasında ise zamanaşımına ilişkin düzenlemeler mevcut olup; satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcının, özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü olmadığı belirtilmiştir.
Bununla beraber; bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.
Ödünç İlişkisinde Zamanaşımı Süresi
TBK md. 389 hükmünde, ödünce ilişkin zamanaşımı düzenlenmiş olup; ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemlerinin, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.
Ödünce ilişkin TBK md. 389 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
Eserin Kabulünde Zamanaşımı Süresi
Eserin kabulünde uygulanacak zamanaşımı hükümleri TBK’nın 478. maddesinde düzenleme bulmuştur. Bu kapsamda; yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.
Eserin kabulünde zamanaşımını düzenleyen TBK md. 478 hükmü aşağıdaki şekildedir;
“Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
Sonuç
Görüleceği üzere, TBK uyarınca; aksine bir düzenleme olmadığı müddetçe her alacak 10 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır. Ancak yukarıda açıklandığı üzere, bazı alacaklar için farklı düzenlemeler olabilir. Önemle belirtmek gerekir ki, borç zamanaşımına uğradığında borcun ya da alacağın sona erdiğini kabul etmek doğru değildir, yalnızca buna yönelik taleplerin dava edilebilme niteliğini kaybettiğini kabul etmek gerekmektedir. Zira, bir borcun zamanaşımına uğraması fakat bu durumun bilinmeden borcun ifa edilmesi durumunda da ifa geçerli olacaktır.
Hukuki zeminde zamanaşımı, bir def-i (kişisel savunma nedeni) niteliğini haizdir. Dolayısı ile borçlu, zamanaşımına uğramış bir borcu ifadan kaçınmak istiyorsa bu def-iyi ileri sürerek borcun bir davaya konu olabilme niteliğini kaybettiğini iddia edebilecektir. Belirtmek gerekir ki, TBK md. 161 hükmü uyarınca, zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hâkim bu durumu kendiliğinden göz önünde bulunduramayacaktır. Zamanaşımına ilişkin itirazların taraflarca ileri sürülmesi gerekmektedir.