Sosyal Güvenlik Kurumu’nun COVID-19 Konulu, 07.05.2020 Tarih ve 2020/12 Sayılı Genelgesi Kapsamında İş Kazaları
Haziran 2020, Erdemir&Özmen Avukatlık OrtaklığıSosyal Güvenlik Kurumu’nun COVID-19 Konulu, 07.05.2020 Tarih ve 2020/12 Sayılı Genelgesi Kapsamında İş Kazaları
Bulaşıcı Hastalıkların ve Bu Kapsamda COVID-19’un Türk Hukukundaki Yeri
Türk Hukukunda bulaşıcı hastalık 30.5.2007 tarihinde yürürlüğe giren Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği’nde; “Enfekte olmuş bir kişi ile doğrudan temas yoluyla veya bir vektör, hayvan, ürün veya çevreye maruz kalma gibi dolaylı yollardan veya bulaşıcı madde ile kirlenmiş olan sıvı alışverişi yolu ile insandan insana bulaşan, bir mikroorganizma veya onun toksik ürünlerine bağlı olarak ortaya çıkan hastalık” olarak tanımlanmıştır.
Yönetmelik’te COVID-19 enfeksiyonuna açıkça yer verilmese de koronavirüs temelli salgın hastalıklardan Ortadoğu Solunum Sendromu olarak bilinen MERS Coronovirus ve Ağır Akut Solunum Yetmezliği Sendromu olarak bilinen SARS Coronavirus Yönetmelik’te bulaşıcı hastalık olarak sayılmaktadır. Bu sebeple, COVID-19 salgınını da Yönetmelik hükümlerince bulaşıcı hastalık sınıfında değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz.
İşçinin İşini İfa Ederken Bulaşıcı Hastalığa Yakalanması İş Kazası Kapsamında Değerlendirilebilir Mi?
İş Kazası 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“5510 Sayılı Kanun”) Madde 13 uyarınca aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:
a)Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c)Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e)Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.
Bu kapsamda, bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için 5510 Sayılı Kanun madde 13’teki hallerden birine uygun olarak meydana gelen bir kaza neticesinde sigortalı işçinin ruhen veya bedenen zarara uğraması ve sigortalı işçinin uğradığı zarar ile iş kazası arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin E. 2018/5018 K. 2019/2931 sayılı kararında, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle bulaştığı anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak işçinin daha sonra ölümü iş kazası olarak kabul edilmiş olup Yargıtay tarafından iş kazası tanımı geniş yorumlanmıştır.
Burada önemli olan husus, koronavirüsün nerede ve ne zaman bulaştığının tespitidir. Zira pandemik bir hastalık olarak nitelendirilen koronavirüsün işçiye işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle görevini icra ederken bulaşabilme ihtimali olduğu kadar, bulunduğu başka bir ortamda da bulaşabilme ihtimali olduğu aşikârdır. İşçinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş sebebiyle bu hastalığa yakalandığının tespit edilmesi durumunda söz konusu olay iş kazası kapsamında değerlendirilebilecek ve işveren sorumlu tutulabilecektir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun COVID-19 Konulu, 07.05.2020 Tarih ve 2020/12 Sayılı Genelgesi Kapsamında İş Kazaları
Öyle görünmektedir ki, COVID-19 salgınının dünyada ve ülkemizde pek çok kişide görüldüğü şu günlerde işçinin işini işyerinde veya işyeri dışında ifa ederken bulaşıcı bir hastalık olan COVID-19 ile enfekte olması halinin iş kazası olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususu sıkça karşılaşılabilecek bir soru olarak gündeme gelecektir.
Tüm bu soruların yanıtı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 07.05.2020 tarihinde yayınlanan COVİD-19 Konulu, 2020/12 sayılı Genelge ile (‘’Genelge’’) açığa kavuşmuş olup işbu Genelge’de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“Kanun”) kapsamında, sigortalıların koronavirüs hastalığına yakalanmasının iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmeyeceği; bu tanımlar dışında kalan “Hastalık” kapsamına alınması gerektiği düzenleme altına alınmıştır.
Genelge’ye göre Koronavirüsün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında, salgına maruz kalan ve sağlık kurumlarına müracaat eden çalışanların “Hastalık” kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, tedbir amacıyla işverenlerin koronavirüse yakalanan çalışanları için işyerinde veya işyeri dışında koronavirüse yakalanıp yakalanmadığına bakılmaksızın, iş kazası bildiriminde bulunmasına gerek kalmamıştır.
SGK Tarafından Yayınlanan Genelge İşverenlerin Tazminat Sorumluluğunu Ortadan Kaldırır Mı?
Genelge, getirdiği düzenleme ile birçok yeni tartışmaya yol açmıştır. Zira bir olayın iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği çoğunlukla yargı aşamasında mahkeme kararı ile mümkün olmaktadır.
Zira bilindiği üzere, salgın süresince işverenler tarafından her türlü önlem alınmasına (çalışanlara gerekli eğitimlerin verilmesi, bilgilendirme yapılması, çalışma ortamının dezenfekte edilmesi, koruyucu ekipman dağıtılması) rağmen, bulaşma riskinin yüksekliği sebebiyle, işveren objektif özen yükümlülüğünü tam anlamıyla yerine getirse dahi, çalışanların dış etkenler sebebiyle, işyeri veya işyeri eklentileri dışında ev veya sosyal hayatlarında ya da herhangi bir yerde koronavirüse yakalanma ihtimali bulunmaktadır.
Öte yandan, elbette bulaşmanın işyerinde oluşması ve hatta işverenin gerekli tedbir ve önlemleri almaması sebebi ile oluşması ihtimali de bulunmaktadır.
Bu sebeple Kanun ile açıkça düzenlenen iş kazası tanımının, Genelge ile değiştirilemeyeceğini de göz önünde tutularak, Genelge kapsamında işveren tarafından iş kazası bildirimi yapılmamış olması halinde dahi, olası bir davada genel olarak, iş kazası kriterlerinin incelenmesi gerektiği, dolayısıyla işverenlerin tazminat sorumluluğunun tamamen ortadan kalkmadığı kanaatindeyiz.
İşverenin tazminat sorumluluğuna gidilebilmesi için, koronavirüsün işyerinde işyeri şartlarından veya yürütülen iş nedeniyle bulaştığının ve virüsün bulaşmasında işverenin kusurunun olduğunun tespiti gerekmektedir. Ancak Koronavirüsün kuluçka süresinin uzunluğu, buna bağlı olarak virüsün semptomlarının ortaya çıkma gün sayısının değiştiği, virüsün yayılma hızının yüksek ve farklı yüzeylerde yaşama süresinin uzun olduğu gözetildiğinde, söz konusu virüsün hastaya/işçiye nerde ve ne şekilde bulaştığının kesin olarak tespit edilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir.
Diğer yandan önemle vurgulamak gerekir ki, virüsün işyerinde veya işyeri şartlarından kaynaklandığı ispat edilir ise ve buna işverenin ayrıca kusurlu önlem almama fiillerinin ispatı da eklenecek olursa işverenin sorumluluğundan söz edilebilecektir. Bu noktada işverenlerin, işyerinde koronavirüsün yayılmasını engelleyici önlemleri almakla yükümlü olduğu tartışmasızdır.
Zira işverenin yükümlülükleri 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile sınırlı olmayıp, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinde de, işverenin işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü tedbiri alma yükümlülüğüne ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu sebeple işverenler koronavirüs salgını nedeniyle, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın önerilerini de göz önünde bulundurarak, iş yerinde sağlık ve güvenlik tedbirlerini değişen şartlara uygun hale getirmeli ve işçilerin sağlığını etkileyecek tüm önlemleri almalıdır.
Çalışan da kendisinin ve diğer çalışanların iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması amacına yönelik olarak, işverenle işbirliği yapma ve sadakat yükümlülüğü bulunduğundan koronavirüsünden bireysel olarak korunmak, işveren tarafından sağlanan koruyucu maske ve eldiven gibi ekipmanları kullanmak, yayılmasını engellemek adına tüm önlemlere uymak zorundadır.
Sonuç olarak, SGK tarafından 07.05.2020 tarihinde yayınlanan 2020/12 sayılı Genelge (“Genelge”) ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“Kanun”) kapsamında, sigortalıların koronavirüs hastalığına yakalanmasının iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmeyeceği hususu düzenlenmiştir. Ancak Kanun ile açıkça düzenlenen iş kazası tanımının, Genelge ile değiştirilemeyeceğini de göz önünde tutularak, Genelge kapsamında işveren tarafından iş kazası bildirimi yapılmamış olması halinde dahi, olası bir davada genel olarak, iş kazası kriterlerinin incelenmesi gerektiği, dolayısıyla işverenlerin tazminat sorumluluğunun tamamen ortadan kalkmayacağı kanaatindeyiz.